Kobe Bryant’i anlatmak için satırlar sayfalar kitaplar yetmez. Sayısız başarıları, şampiyonlukları ya da madalyalarından daha çok onun kendine has karakterinden bahsetsek daha doğru olur. Çünkü onu bu kadar yüce kılan şey bitmek bilmeyen rekabetçiliği, kazanma arzusu ve en ufak şey için bile duyduğu meydan okuma duygusu.
Basketbol ile sanat yapmaktı onun yaptığı. Kimse onun kadar estetik şut atamaz, smaç vuramaz. Sinirlendiği zaman formasını dişlerinin arasına alıp geriye çekilerek attığı akıl almaz şutun gireceğinden herkes emin. Hele bide kısıtlı süresi var ise işi daha kolay oluyor. Çoğu zaman buzzer sesini duyarak sayı atmak hoşuna gidiyor diye düşünüyorsunuzdur.
Basketbolun Mirası
1996 yılında Charlotte tarafından 13. Sıradan draft edilen Kobe, sezon başlamadan yapılan takas ile Los Angeles Lakers’ın yolunu tutuyordu. İlk senesinde daha çok yedekten oyuna giren Black Mamba, ikinci senesinden itibaren zincirlerini kırıyor ve bir efsane olma yolundaki ilk adımlarını atıyordu.
2000 yılında Henüz 21 yaşındayken Shaq ile birlikte ilk NBA şampiyonluğuna ulaşan Bryant, daha sonrasında 2 sene üst üste daha şampiyon olarak, NBA’in zirvesine tam anlamıyla çıkıyordu bir daha inmemek üzere.
Toronto’ya karşı attığı 81 sayı, evet 81! Daha çocuktuk hepimiz o zamanlar. Sabah almıştık haberini ve çok gerçek dışı şeydi. Sanki o bir süper kahraman gibi. O maçın her tekrarını izlediğimizde bu nasıl olur? Nasıl 81 sayı atabilir tepkisini verdik. Hala öyle. Günümüz basketbolu ile kıyasladığımızda daha da özel hale geliyor o performans. Çünkü 2006 yılında oyun bu kadar hızlı değildi. Ve bu başarının yanına yaklaşabilen hala yok.
2009 yılına kadar, deyim yerindeyse adeta tek başına takımını sırtlayan Kobe, birçok teklife rağmen Los Angeles şehrinde kalmayı tercih etti. Çünkü o şehrine sadıktı ve kendini başka bir yerde hayal edemiyordu. Daha sonra Pau Gasol’un de gelmesi ile yine Phil Jackson koçluğunda 2 şampiyonluk daha kazandı Black Mamba. Kendisinin de dediği gibi, onun için en özel şampiyonluk sonuncusuydu.
Yıllar geçiyor ve o talihsiz maç gelip çatıyor. Sene başında yaptığı transferler ile sezona oldukça iddialı giren Lakers, umduğunu bulamıyor ve Playoff potasından bir hayli uzaklaşıyordu. 34 yaşındaki Kobe her zamanki gibi geri adım atmayıp, sakatlıklarına rağmen vücudunu müthiş zorluyordu sonunu pek düşünmeden. KB’nin son 1 aydaki akıl almaz performansı ile Lakers Playoff potasına giriyor. Ancak Kobe’yi de kaybediyordu. Maçın sonlarına doğru yaşadığı aşil sakatlığı maçı terk etmek zorunda kalan Mamba, resmen kendisini tanımlayan o hareketi yaparak soyunma odasının yolunu tuttu. Aşili kopuk şekilde sahaya döndü, kullanması gereken 2 serbest atışını attı ve sahayı öyle terk etti. Daha sonrasına o hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktı.
Mamba Out
Ve tarih 17 Nisan 2016. Kobe’nin veda maçı. Los Angeles şehrinin tüm ünlüleri ve Mamba hayranları orada. Basketbol severler ise son kez onun için ekran başında. Son bir kez daha o maç kazanma arzusunu görmek için. Son kez 3 kişinin üstünden atacağı Fadeaway’i görmek için. Ve Kobe Bryant’ta bunun kesinlikle farkında. Mamba Mentalitesi ne gerektiriyorsa hepsini sahada son bir kez daha vermek için sahada. Maça tutuk başlayıp git gide ısınan KB, bizleri yavaştan havaya sokuyordu. Maç öyle bir duruma gelmişti ki, sanki 2008’de gibiydik. Takımını tek başına sürüklüyor, eline geleni atıyor, durdurulamıyor. Maçın son bölümüne kafa kafaya giriliyor. Ve tabi ki de sahneye çıkan isim belli. Maçı kazandıran basketi atarak mücadeleyi 60 sayı ile tamamlayan Bryant, vedasında bile herkesi şaşırtıyor. Sahadakiler ve ekran başındakilerin kafasında tek bir şey. Gerçekten o artık gidiyor. Hele bide böyle bir maç ile gitmesi, efsanesine efsane katıyor. Ama tek bir gerçek var. Onun vedası da ancak böyle olurdu.
Yazımızın son bölümüne girerken aslında sizde nasıl sonlanacağını biliyorsunuz. Başardığı olağanüstü şeyleri anlatmaktan başka yapabilecek başka bir şey yok. Sadece şunu söyleyebiliriz, onu her zaman ekranlarda izledik. Yaptığı akıl almaz işleri, inanılmaz son saniye basketleri, herkesi hayrete düşüren sayısız posterleri, yapımcılığını ve yazarlığını üstlendiği Dear Basketball animasyon kısa filmi ile aldığı Oscar ödülü dahil. Ve hep o bize bir süper kahramanmış gibi gelmedi mi aslında? Hala öyle gibi düşünebiliriz aslında. Çünkü yaşadığı, yaşattıkları hep dünya dışıydı. Her zaman o son saniye basketini atmadan önceki alev almış ruh haliyle ısırdığı forma gelecek aklımıza. Daha fazla ne söylenebilir? Mamba Out…
Leave a reply